GÜCÜN AHLÂKI



Güç edinmek için kendimizden uzaklaştığımız açık. Ama 200 yıldır ne güç kazanabildik ne kendimiz kalabildik ne de kendimiz olabildik.

Batı’da gücün ahlâkı vardır, İslâm’da ise ahlâkın gücü…

Nitekim Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Allah’ın dinini tebliğe başladığında maddi gücü yoktu. Hem yetim, hem öksüzdü. Zengin değildi. O’nun en büyük gücü ahlâkıydı. Bunun için kafirler O’nun risaletini inkâr ederken bile O’nun şahsiyetine, ahlâkına bir söz söyleyemediler. Madem Peygamber Efendimiz bizim için her hususta “en büyük örnek”tir, o halde Müslümanların güç ve ahlâk hususunda da O’nu örnek alması gerekmez mi?

Selçuklu ve Osmanlı da bu yoldan yürüdükleri için asırlarca süren bir insani medeniyet kurabildiler.

İnsanlara zulmetmeden de, sömürmeden de, köleleştirmeden de, yalan ve sahtekârlığa başvurmadan da dünya da hüküm sürebilmenin örneklerini sadece Müslümanlar vermiştir. Tarihte elbette küfre dalan büyük güçler de hükümran oldular. Hatta Roma gibi neredeyse bin sene süren devletler kurabildiler. Ama asla insani, ahlâki güç olamadılar.

Ahlâk Ne zaman?

Bugün Müslümanaların güce ihtiyacı var. Doğru! Daha zengin, daha müreffeh, daha sağlam olmalılar. Ama biz gücü de yanlış anlıyoruz. Güç sadece para-pul, bina, siyaset, silah, nüfus değildir. Eğer ahlâk olmazsa bütün bunlar bir işe yaramaz. Çünkü en büyük güç ahlâklı olmaktır, kişilikli olmaktır.

Müslümanlar batı gibi ahlâksız bir gücü örnek alamaz. Yalan ile, dolan ile, talan ile güç kazanmak mübahtır diyemez. Ahlâkın sadece bahsini edip, kendisi ahlâksız yaşayamaz.

Biz Batı gibi hem güçlü, hem suçlu olamayız. Çünkü İslâm’da her şey gibi güç de ahlâka tabidir. “Gücü elde edelim, sonra ahlâkı düşünürüz!” diyemeyiz.

Müslümanlığın gayesi sadece güç kazanmak, sadece en güçlü olmak değildir. Gaye; iyi kul, iyi insan olabilmektir. Allah’ın ahkâmına, Rasul-i Zişan Efendimiz’in ahlâkına bağlanmaktır. Niyeti de, gayreti de bunun için sarfetmektir.

Dünyevi güce herkes kötülük ile, şer ile ulaşabilir. Asıl marifet, iyi ve doğru, yani ahlâklı kalarak güçlü olmaktır. Bunun için adalete, ehliyete dayanmak ve doğruyu yayıp yanlıştan sakındırmak dışında kazanılan hiçbir güç meşru olmaz.

Evet, çare açık: Gücün ahlâkına değil, ahlâkın gücüne sahip olmak…

(Atilla Pamirli - Semerkand Dergisi 207.Sayı)


EmoticonEmoticon