Bela ve Musibetlere Şükretmek


Belaya da şükür gerekir.
 Zira küfür ve günahların dışındaki belalarda illa bir hayır bulunur. Bunu sen silemezsin, Cenab-ı Hak senden daha iyisini bilir. Her belada beş türlü şükür gerekir:

Birincisi: Bedene ve dünya işine gelip, din yolunda olmayan beladır. Bir adam, Sehl b. Abdullah (rahmetullahi aleyh), “Evime hırsız girdi, eşyalarımı aldı!” deyince, “Allah Teala’ya şükret, ya (iman hırsızı olan) şeytan kalbine girseydi ve tevhidini bozsaydı, ne yapardın?” diye karşılık verdi.

İkincisi: Hiçbir hastalık ve bela yoktur ki ondan daha fenası olmasın. Kişi, başına gelenden daha beterine müptela olmadığı için şükretmelidir. Bin değnek vurulması gereken bir adama yüz değnek vurulursa, şüphesiz buna şükreder. Nitekim şeyhlerden biri bir sokaktan geçiyordu. Üzerine bir leğen kül döküldü. Şeyh hemen Allah Teala’ya şükür secdesine kapandı. Kendisine, “Bu secde nedir, ne için yaptın?” diye sorulunca, şeyh, “Ben, üzerime ateş dökülmesini bekliyordum; kül ile yetinilmesi bir nimettir” dedi.

Üçüncüsü: Ahirete kalan her ceza, dünyadakinden daha şiddetlidir. Kişi başına gelen belayı dünyada çektiğine şükretmelidir. Zira bu, ahirette pek çok cezanın kendisinden kaldırılmasına sebeptir. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul, bir günah işlediğinde kendisine dünyada bir sıkıntı ve bela isabet ederse, Allah Teala ona (ahirette) ikinci kez azap etmekten yücedir.” (Tirmizi, İman, 11 (nr.2626); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/99,159)

Çünkü dünyadaki belalar günahların kefaretidir. Dünyada kefareti ödenen günaha ahirette niçin ceza verilsin? O halde sana acı ilaç veren veya vücudundan fazla kanı alan hekime her ne kadar sıkıntı verse de teşekkür etmelidir. Zira onun verdiği bu sıkıntı seni hastalığın ağır sıkıntısından kurtarmıştır.

Dördüncüsü: Kişinin başına gelecek bela, levh-i mahfuzda yazılmıştır ve yoldadır. O halde bunu atlatınca şükretmek, hamdetmek gerekir. Bir gün Şeyh Ebu Said (rahmetullahi aleyh) merkepten düştü ve, “Elhamdülillah” dedi. Kendisine, “Neden hamdediyorsun?” diye sorduklarında, “Belayı atlattığım için” diye karşılık verdi. Yani bu başa gelen muhakkak olacaktı, ezelde takdir edilmişti.

Beşincisi: Dünyadaki belalar ahirette iki ölçüde sevap olarak döner. Birincisi, bir haberde bildirildiğine göre başa gelen musibetin sevabı ondan daha büyüktür. Diğeri, bütün günahların başı dünya ile yakınlık kurmaktır. Böylece dünya kişiye cennet gibi görünür ve Allah Teala’ya gitmek de zindan gibi olur. Dünyada belalara müptela olanın kalbi dünyadan soğur, nefret eder. Her bela, Cenab-ı Hak tarafından kula gönderilen bir terbiyecidir. Çocuğu aklı ermeye başlayınca terbiye etmekte bir çok fayda vardır. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teala, kendisini sevdiği halde mümin kulunu (ona zara verecek) dünyadan korur; aynen sizden birinin hastasını (kendisine zarar verecek şeylerden) koruduğu gibi.” (Tirmizi, Tıb, 1 (nr. 2036); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/428; Hakim, el-Müstedrek, 4/309.)

|Kimya-yı Saadet 4.Cilt - İmam Gazali (rah.) 


EmoticonEmoticon