İri bir vahşi hayvan "NEFS"


 

İri bir vahşi hayvana dönüşen nefsimiz


Kıymetli bir mürşid bir beldeye irşada gidiyor. Kısa zamanda ilim ve takvası, etkili irşad sadece o beldede değil, civar köylerde kasabalarda da duyuluyor. Nihayet bu zatı dağda eşkiyalık yapan bir adam da işitiyor. Bir Cuma günü o da ziyarete gidiyor. Namazdan sonra huzura çıkıyor, neden geldiğini anlatıyor. Fakat pek de etkilenmediğini itiraf ediyor. Veli zat o kişiye ne işle iştigal ettiğini soruyor. O da eşkiya olduğunu açıkça söylüyor. Mürşid soruyor: 


- Dağda iri bir yabani hayvan kaç kurşunla vurulur? Tek atışla teslim olur mu? 


- Hayır, diyor eşkıya: 


Fakat sorudan ne ders alması gerektiğini hemen anlıyor. İri bir vahşi hayvana dönüşen nefsinin böyle tek bir ziyaretle yola gelemeyeceği sonucunu çıkartıyor. 


Mürşidin de davetiyle birkaç hafta daha sohbetlere devam ediyor. Üç hafta sonra teslim olup tövbe ediyor. Eşkıyalığı bırakıp salihlerin halkasına katılıyor. 


Sohbetler, mürşidin nazarı nefsimize atılan kurşun gibidir. Kıssadaki eşkıya üç kurşunda nefsine söz geçiriyor. Bizler ise, mesela gıybet günahı ile alakalı birçok sohbet dinledik. 


Fakat hâlâ gıybet cürmünü işlemeye devam ediyorsak, demek ki nefsimize sohbet kurşunu işlememiş. Ya kendi siperimize çekildik, gönlümüzü ve kulağımızı hakikate kapattık ya da nefsimizi çok beslemişiz ki teslim olmuyor.


Bırakın tedavi olmayı, bağımlılık halinde her gün birkaç defa gıybet etmeden duramıyor. Gıybet ve daha nice günahlara bağımlı olanımız az değil.


Semerkand Dergisi - Sayı 236

Read More

İbrahim Hakkı Hazretleri (k.s.)

 


İbrahim Hakkı Hazretleri'ni bir Ramazan-ı Şerif'te va'z ve nasihat etmesi için Erzurum'un bir köyüne dâvet etmişlerdi. Hazreti alıp köye getirmek üzere, bu işleri yapan bir gayr-ı müslim ücretle görevlendirildi. Adam atını alıp gitti. Hazreti buldu. Yola çıkıldı. Fakat binit bir tane olduğundan İbrahim Hakkı Hazretleri, Hz. Ömer radıyallahu anhın Kudüs'e giderken, kölesiyle beraber nöbetleşe deveye binmesi hususundaki ahlâk-ı hamîdesini tatbik etti. Gayr-ı müslim hizmetçi buna her ne kadar, "Köylüler bu durumu işitirlerse, beni azarlarlar; ücretimi de vermezler!" diye itiraz etti ise de Hazret:


—"Evlâdım. son nefeste hâlimizin ne olacağı mechul! Sen köylülerin seni azarlamasındar endişe ediyorsun, ben ise Allah'ın huzurunda verilecek olan büyük hesaptan korkuyorum! Sen halka bakma Hakk'a bak!" buyurup ata binme işini sıraya koydu.


Hikmet-i ilâhi, tam köye girecekleri esnada, tıpkı Hazret-i Ömer'in misalinde olduğu gibi, sıra hizmetçiye geldi. Köylülerden korkan adamcağız, hakkından ferağat ettiğini belirterek, ata Hazretin binmesini israrla istediyse de İbrahim Hakkı Hazretleri: "Sıra senindir!" dedi ve atın önünde yürüyerek köye girdi.


Halk bu hâli görünce, hemen hizmetçinin etrafinı sardı ve "Vay densiz! Gençliğine bakmadan ata kurulmuş, şu aksakallı ihtiyar üstadı yürütmektesin ha! Bu mu senin sadâkatin! Biz sana böyle mi tembih ettik!" şeklinde azarlamaya başladılar. Durum bu minvaldeyken, İbrahim Hakkı Hazretleri'nin meseleyi izah etmesi üzerine azardan vazgeçtiler. O sırada köylülerden biri hizmetçiye,


—"Be adam! Bu kadar fazileti gördün ve yaşadın! Bari müslüman ol!" dedi.


Hizmetçi, birkaç dakikalık sükûttan sonra oradakilere şu ibretlik cevabı verdi:


—"Eğer sizin dininize (sözle anlatıp halle terk ettiğiniz dine) dâvet ediyorsanız, asla! Ama şu mübarek zatın dinine dâvet ediyorsanız, o dine daha yoldayken iman ettim bile.!"


Mümin olsun, kâfir olsun; her insan, bugün de Hak adamlarının hâllerine muhtaçtır. Çünkü şüphe yok ki iman, söylenen sözü değil, yaşanan hâli tasdik eder.


Buhara Dergisi - Kasım 2025

Read More