Onların usulü önce ikna edip sonra yola çıkarmak değil, önce yola çıkarıp yolda anlamasını sağlamaktır.
Bunun için insana kulaktan değil gönülden bir dokunuş lazımdır. Bu dokunuş da sözle değil muhabbetle yapılır. Bundan dolayı insan kendisini kurtaracak bir eli sımsıkı tutmalıdır. Âlimlerin ve velilerin hayatları bize bunu söyler. Onların hayatları bir dokunuşla ve ardından gelen terbiye ile değişmiştir. Sonra her biri birer Allah dostu olmuştur.
Mesela Şem-i Tebrîzî hazretleri Celâleddin'e dokununca Mevlânâ ortaya çıkmış. Taptuk Emre hazretleri Yunus'a dokununca Âşık Yunus bir derya olmuş. Emir Külâl hazretleri Bahâeddin'e dokununca kalpleri nakşeden Şâh-ı Nakşibend olmuştur. Daha nice âlim ve veli, mürşidine teslim ve tâbi olup bu dünya da güzel bir iz bırakıp gitmiştir. Hak Teâlâ onların sırlarını âli eylesin.
Nasıl ki ders hocasız, tıp tabipsiz olmuyorsa din de öğretensiz ve örneksiz olmaz. Eğitim için çocuklarımızı okul yerine neden kütüphaneye göndermiyorsak, insanları dinlerini öğrenmeleri ve yaşamaları için sadece kitaplara yönlendirmek de hatalı bir tavırdır. Çünkü din kitaptan değil, bilip yaşayandan öğrenilir. Bilenler de kitaplarda yazanı yaşayan, uygulayan ve bildikleri ile amel eden insan-ı kâmillerdir.
Semerkand Dergisi -
Cemal Altundaloğlu
EmoticonEmoticon